Nisa Birelli
Mıstık ve Uçan Kalem
Mıstık sabah yatağında yatarken yüzüne bir şey düşmüş ve Mıstık onu görünce "Demek sen geldin!" demiş.
Mıstık yüzüne düşen o güzel nesneyi incelemek için eline almış. A, o da ne? Mıstık'ın en sevdiği kırmızı sivri uçlu kalemi bir şekilde yüzüne düşmüş. Mıstık yatağından kalkmış. Ellerini, yüzünü yıkamış. Annesinin yanına gitmiş. Kahvaltısını yapıp odasına geri dönmüş. Kalemi incelemeye başlamış. Tam sivri ucuna dokunduğu anda kalem büyümüş, büyümüş, büyümüş... Bina kadar olmuş!
Mıstık korkudan küçük dilini yutacakmış. Kalem Mıstık'ı zıplatarak sırtına almış ve uçmuş, uçmuş, uçmuş...
Evden çok uzaklaşmış Kalem. Mıstık'ı Antep Kalesi'ne, Çanakkale Şehitliği'ne, Pamukkale'ye, Nemrut Dağı'na, Anıtkabir gibi yerlere götürmüş. Mıstık gördüğü her şeyi yazmış. Kalem gittiği her yerde ayrı bir renk oluyormuş.
Son olarak Kız Kalesi'ne giderlerken Kalem'in enerjisi bitmiş ve yere inmişler. Mıstık Kalem'i tutmuş, okşamış ama bir işe yaramamış. Son çare olarak not defterini çıkarıp kalemle bir şeyler yazmış. Kalem'in enerjisi dolmuş. Kız Kalesi'ni de gezmiş, görmüş, not almışlar. Evlerine dönmüşler. Kalem küçülmüş, küçülmüş, küçülmüş... Eski boyutuna dönmüş.
"Artık Kalem, Mıstık'ı ne maceralara uçurur bilinmez. Sadece Mıstık'ın bu kalemi çok sevdiği iyi anlaşılır."