Baver Yaprak
Mıstık'a Ne Oldu?
Sabah güneş daha yeni doğmuştu. Mıstık yatağında uyuyordu. Rüyasında rengarenk çiçeklerin olduğu, bir gökkuşağının çıktığı, güneşin parıldadığı bir yer görüyorken aniden kafasına kedisi Mırnav düştü. Mıstık da o an kedisini hissettiği için aniden uyandı ve eliyle terini silerken tedirgin olduğunu belli eden bir sesle ‘’Demek sen geldin!’’ dedi. Ardından ‘’Ne istiyorsun benden? Başıma yine bir iş mi açacaksın?’’ diyerek ekledi. Kedisi Mırnav biraz utanarak ‘’Şeeey... Evet. Bir sorunumuz var.’’ dedi. Mıstık kaşlarını çatarak biraz bıkkın, biraz da sinirli bir şekilde ‘’Beni uykumdan uyandırmanı gerektirecek ne yaptın yine?’’ diye sorduğunda kedisi Mırnav onu dinlemiyordu. Aval aval gözlerle etrafını izlediği için sahibini duymamıştı. Mıstık, Mırnav’ın bu davranışına daha da sinirlenmişti. Sonra da Mırnav’ı dürterken bağırarak ‘’Hey Mırnav! Hem başıma bir sorun açıyorsun hem de beni dinlemiyorsun.’’ deyince Mırnav irkilerek dönüp Mıstık’a baktı. Sonrasında da mahcup bir tavırla ‘’Özür dilerim Mıstık. Söylediklerinde haklısın.’’ dedi ve Mıstık’a sarılırken ‘’En son ne demiştin?’’ diye ekledi. Mıstık da Mırnav’ın üzerine çok gittiğini fark ederek ‘’Ben de çok tepki gösterdim galiba. Özür dilerim. En son ""Başına yine nasıl bir sorun açtın?"" diye sordum.’’ dedi. Böylece barışmış oldular. Mırnav da ‘’Hmm... Sorunumuz: Evi fareler basmış. Bu farelerin hepsi kırmızı lazer ışık saçıyor. Her yer lazerli fare dolu. Çok korkuyorum. Yardım eder misin?’’ deyince Mıstık karnını tutarak kahkaha atmaya başladı.‘’ Puhahaha... ""Benim bildiğim fareler kedilerden korkar. Sen neden farelerden korkuyorsun. Bunun için mutlu olman gerekir bence. Çünkü hem onları yiyerek karnını doyurursun hem de ev farelerden temizlenmiş olur.’’ dedi Mıstık. Mırnav ise iğrendiğini belli ederek yüzünü buruşturdu. Ardından ‘’Ancak ben vejetaryenim. Ben et yemem ki. İğrenirim. Zaten onun için sorunumuz büyük. Sen yardım etmezsen evde ömrümüzün sonuna kadar farelerle yaşayacağız.’’ diye ekledi. Mıstık da şaşkın şaşkın Mırnav’a bakarken ‘’Haklısın buna bir çözüm bulmalıyız ama vejetaryen kedi mi olurmuş?’’ diye sorunca Mırnav da ‘’Görmüyor musun? Oluyor işte.’’ dedi. Mıstık ise ciddileşerek ‘’Evet. Tamam. Şimdi asıl konumuza dönelim. Nerede bu lazerli (!) fareler?’’ deyince Mırnav hemen harekete geçti. ‘’Aşağıdalar. Hem de her yerde. Dikkatli olmamız lazım.’’ deyince Mıstık paniğe kapıldı. Aşağıda en fazla ne olabilirdi ki? Mıstık böyle düşünürken odasının kapısını açar açmaz içeriye uzun bir yolculuktan sonra evini çok özleyen bir aile gibi hızlı bir şekilde fareler girmeye başladı. Yüzlerce fare vardı. Hem de hepsi Mırnav’ın söylediği gibi lazer ışıklar saçıyordu. Mıstık bunlara inanmadığı için pişman olmuştu. Hepsi gerçekti. Bazı fareler anneannesinden kalma antika koltukları kemiriyor, bazıları üst üste çıkıp üzerinde renkli magnetlerin olduğu beyaz buzdolabından peynir almaya çalışıyorlardı. Mıstık tedirgin olmaya başlamıştı. Mırnav da korktuğu için Mıstık’ın tişörtüne tutunuyordu. Ev böyle karmaşık bir hâldeyken Mıstık da zar zor farelerin ondan kaçırdığı telefonunu almaya çalışıyordu. Mıstık kısa bir kovalamacanın ardından telefonunu almayı başarabilmişti ama ufak bir yarayla. Çünkü telefonunu alırken farenin biri onu ısırmıştı. Ancak o bunu umursamamıştı. Mıstık sadece ilaçlama ekiplerini aramayı içinden geçiriyordu. Kısa bir süre sonra internette kendi şehrinde bulunan iyi bir ilaçlama şirketini bulmuştu. Tam o numarayı arayacaktı ki bir ses geldiğini duydu. Dinlediğinde bunun Mırnav’ın sesi olduğunu anladı. Şöyle bir ses geliyordu: ‘’Immmmmmııııııııımmmmm...’’
Mıstık hızlı bir şekilde etrafa göz attığında farelerin Mırnav’ı yakalayıp ağzını bağladığını gördü. Mırnav o anda çiçek işlemelerinin olduğu kırmızı renk ağırlıklı olan mutfaktaki halının üzerindeydi. Mırnav çok korkuyordu. Mıstık kendini toparladı ve fareleri savurarak zor da olsa kedisi Mırnav’ı kurtarmayı başarmıştı. Mıstık daha fazla macera yaşamak istemediğinden hemen Mırnav’ı ve telefonunu kaptı ve dışarıya çıktı. Dışarıya çıkar çıkmaz ise evin kapısını kapattı. Çünkü farelerin yanına gelmesini istemiyordu.
Mıstık az da olsa rahatlamıştı. Kendine geldikten sonra telefonunu yeni aldığı kot pantolonunun arka cebinden çıkardı. Daha sonrasında da bulduğu ilaçlama şirketinin numarasını aradı. Bir süre sonra telefonu ince sesli bir kadın açtı. Mıstık evinde yaşadığı durumu anlattıktan sonra kadın ‘’Peki efendim. Size yardımcı olmak için ev adresinizi öğrenebilir miyim? Ekibimizi oraya yönlendireceğim.’’ dedi. Mıstık cevap olarak ‘’Tabii ki. Ev adresim: Çiçek Mahallesi Güzelevler Sokağı No: 4’’ deyince kadın ‘’Ekibimiz şu an oraya çok yakın. 10 dakika içinde orada olurlar.’’ dedi ve telefonu kapattı.
Mıstık bu konuşmanın ardından derin bir ‘’Oh!’’ çekerek rahatladı. Mırnav ile konuşarak zaman geçiriyordu. Onlar sohbet ederken yeşil ve büyük bir araç evin önüne düzgün bir şekilde park etti. Aracın üzerinde ‘’İlaçlayalım İlaçlama Şirketi’’ yazıyordu. Mıstık onları görünce ayağa kalktı. Arabadan dört kişi inmişti. Bu kişiler de aynı araba gibi yeşil kıyafetler giymişlerdi. Mıstık onlara bakarken yanlarına gitti. Onlara iki katlı, bakımlı bir bahçesi olan, krem rengiyle boyanmış evini işaret ederek ‘’Efendim, işte şu benim evim. İçinde yüzlerce fare var. Ancak bu fareler biraz farklı. Bunlar kırmızı lazer ışık saçıyorlar. Onları yok etmeniz mümkün mü?’’ deyince adamlar harekete geçti. Özel tulumlarını arabalarının arka kısmında giydiler ve sırtlarına taktıkları tüpleriyle birlikte eve doğru yöneldiler. Adamlardan uzun boylu ve çok kaslı olanı evden içeri girmeden önce dönerek Mıstık’a ‘’Siz biraz uzaklaşın lütfen. İlaçtan zehirlenebilirsiniz. Biz evinizi ilaçlayacağız. Ayrıca bu eve yaklaşık bir hafta giremeyeceksiniz. Bir yakınınızın evinde kalsanız iyi olur.’’ dedi ve içeriye doğru gitti. Mıstık da sabırsız bir şekilde beklemeye başladı. O anda da kime gideceğini düşünmeye başlamıştı. Aklına annesi geldi. O Mıstık’ı kırmazdı. Onun için annesine gitmeye karar vermişti. Annesinin evine gitmek için ilaçlamanın bitmesini bekliyordu. Yaklaşık iki saatin sonunda ilaçlama bitmişti. İçerideki ilaçlama ekibi evden çıkmış, araçlarına binmişlerdi. Mıstık onlar gittikten sonra Mırnav’ı da alıp annesinin evine doğru yola çıktı. Annesinin evi zaten iki sokak aşağıdaydı. Gitmesi çok zaman almazdı. Yolda giderken etrafını izliyordu. O etrafın güzelliklerini seyrederken aniden göğsü sıkışmaya başladı. Hareket edecek gücü kalmamıştı. Yere çöktü. Zar zor duyulan fısıltı gibi bir sesle Mırnav’a ‘’Şuradaki marketten gidip su alır mısın? Acele et lütfen!’’ dedi. Mırnav da hemen harekete geçti. Çok kısa bir süre sonra Mırnav ağzında bir şişeyle geldi. Mıstık hemen o suyu içti ve biraz rahatladı. Kendine geldikten sonra ayağa kalkıp yola koyulacaktı ki siyah lüks bir araba hızlı bir şekilde yanlarında durdu. İki tane simsiyah kıyafetlere bürünmüş kar maskeli adam arabadan indi. Çok kısa bir süre içinde Mıstık’ın canını acıtarak onu ve Mırnav’ı yakaladılar. Arabaya ittikten sonra kapı kapandı ve araba hareket etmeye başladı. Mıstık çok korkuyordu. Korkan bir tek o değildi. Mırnav da çok korkuyordu. Tüyleri diken diken olmuştu. Onlar hiçbir şeyin bilincinde değilken adamlardan birisi onlara dönerek ‘’Korkmanıza gerek yok. Size zarar vermeyeceğiz.
Birazdan ne olduğunu anlayacaksınız.’’ dedi. Mıstık bu sözlere rağmen tedirgindi. Çünkü onların niye kendisini kaçırdığını bilmiyordu. O böyle düşünceler içerisindeyken bir binanın garajına girdiler. Mıstık karanlığa girdiklerinden daha da tedirgin olmuştu. Tedirginliğinden kalbi küt küt çarparken araba durdu ve iri yapılı bir adam Mıstık’ın olduğu yerin kapısını açarken ‘’Buyurun Mouseman. Hadi yukarı çıkalım.’’ dedi sevecen bir tavırla. Mıstık hiçbir şey anlamamıştı. Mouseman de neydi, bu adamlar kim, beni nereye getirdiler, gibi soruları düşünüyordu içinden. Yanındaki başka bir adam ona ‘’İçindeki soruları tahmin edebiliyorum. Aynı duyguyu zamanında ben de yaşamıştım. Ancak tedirgin olmana gerek yok. Her şeyi yukarıda açıklayacağız.’’ deyince Mıstık az da olsa rahatladı.
İki yanında adamlar varken binanın içine girdi ve asansöre doğru yöneldi. Mıstık bu binanın teknolojik açıdan çok gelişmiş olduğunu gördü. Her şey sanki yüz yıl sonrasına aitti. Mıstık buna çok şaşırmıştı. O an bindikleri asansör bile sesli komut ile çalışıyor, hatta sadece yukarı ve aşağıya değil, sağa ve sola da hareket edebiliyordu. Mıstık bunları incelerken gidecekleri kata vardılar. Asansörden indiğinde onlarca kişinin karıncalar gibi hızlı bir şekilde çalıştığını gördü. Ayrıca buradaki teknoloji daha da gelişmişti. Hologramlar, havaya yansıtılan belgeler, otomatik açılan kapılar gibi...
Mıstık bunları incelerken adamlar onu çekiştirmeye başladılar. Mıstık da onlara uymak zorunda olduğu için onlara doğru gitti. Biraz yürüdükten sonra bir kapının önünde durdular. Kısa boylu olan adam cebinden bir elektronik kart çıkardı ve kapının yanındaki sensörlü sisteme okuttu. Sonrasında kapı anında açıldı. Başka bir adam da Mıstık’a ‘’Her şeyi öğrenme zamanın geldi. Birazdan ekip arkadaşların ve Üstat'la tanışacaksın.’’ dedi. Mıstık bunları duyduktan sonra hem heyecanlanmış hem de biraz korkmuştu. Neyse ki hemen bahsedilen kişileri gördüler. Mıstık orada yaşlı ama çevik olan bir adam gördü. İçinden ‘’Üstat bu adam olmalı.’’ diye düşündü. Düşüncesinde haklıydı. O adam yanına yaklaştı ve ‘’ŞKKT (Şehri Koruyan Kahramanlar Teşkilatı)’ na hoş geldin evlat.’’ dedi. Mıstık hiçbir şey anlamamıştı. Bunu fark eden üstat ‘’Gel buraya otur. Sana her şeyi açıklayacağım.’’ dedi. Mıstık da söylenileni yaptı ve sandalyeye oturdu. Üstat her şeyi açıklamaya başladı: ‘’Senin de bildiğin gibi evini lazerli fareler basmıştı. Aslında o fareleri evine biz yerleştirdik. O
fareler bizim laboratuvarımızda genetiği değiştirilen radyoaktif farelerdi. Lazer ışık saçmalarının nedeni ise seni gözlemlemek için konulan kameralardı. Eğer hatırlarsan seni bir fare ısırmıştı. Başta da söylediğim gibi bu fareler radyoaktif fareler olduğu için farelerin birçok özelliği ısırılma sonucu sana da geçti. Bunun sonucunda da sen bir süper kahraman oldun. Sen artık Mıstık değil Mouseman’sin.’’ dedi. Ardından da Mıstık’ın arkasındaki dört adamı göstererek ‘’Bunlar da senin ekip arkadaşların. Onlar da senin gibi radyoaktif bir canlı tarafından ısırıldıkları için böyle oldu. Sen onlarla tanış. Onlar da sana bazı uyarılar yapacaklar ve sana yol gösterecekler.’’ dedi. Mıstık bu sözlerin ardından arkasını döndüğünde o adamları tanıdı. Sonra şaşkınlıktan kekeleyerek ‘’Bbb be bee been ss sizzz siziii taa ttanı tannnnııyooorrruum. Siiii siiiizzz iillaaaç iilaaçlaa ilaaççlama eeekibiiisiiinnniiiizzzz.’’ dedi. Onlar da onaylarcasına başlarını salladılar. Sonrasında hepsi kendini sırasıyla tanıtmaya başladı: ‘’Merhaba! Ben Spiderman. Tanıştığımıza memnun oldum Mouseman.’’ , ‘’Merhaba Mouseman! Ben de Bukalemun. Beni bir bukalemun ısırınca böyle oldum.’’ , ‘’Selam Mouseman! Ben de Tiger. Tanıştığıma memnun oldum.’’ , ‘’Ben de senin buradaki son ekip arkadaşın Tavşandiş. Benim ismim biraz komiktir ama beni hafife alma.’’
Tanışma faslı bittikten sonra Tiger öne atıldı ve üstadın anlatmadıklarını anlatmaya başladı: ‘’Mouseman! Öncelikle senden bir söz almak istiyorum. Süper kahraman olduğunu kesinlikle hiç kimseye söylemeyeceksin. Yoksa ŞKKT’den kovulursun. Şimdi de sana kostümünü vereyim ve özelliklerini anlatayım.’’ dedikten sonra özel bir kapsülde muhafaza edilen fare kostümüne doğru yürüdü. Mıstık ise onu takip etti. Kapsül Tiger’daki bir kartla açıldı. Açılırken de ‘’Psssss...’’ diye bir ses çıkardı. Tiger kapsülü açınca anlatmaya başladı: ‘’Artık bu kapsül senin Mouseman. Bu kartı da sana vereceğim ki buradaki kapılardan rahatlıkla geçebilesin. Yoksa geçerken sorun yaşarsın. Şimdi gelelim kostümüne ve özelliklerine. Bu kostüm zaten bir fareye oldukça benziyor. Özellikleri ise şöyle: Kulaklar sayesinde hem uçabiliyorsun hem de çok iyi duyabiliyorsun. Diğer özellik ise kuyrukta bulunuyor. Kuyruk istediğin zaman uzayarak süper kötüleri yakalamanı sağlıyor. İşte özellikleri bu kadardı. Şimdi ise sen yorumlarını yap bakalım.’’ deyince Mıstık hem mutluluktan hem heyecandan hem de şaşkınlıktan dolayı interneti
olmayan yerde izlenen YouTube videosu gibi donmuştu. Tavşandiş onu dürtünce ancak kendine gelebilmişti. Daha sonrasında o da kendi yorumlarını yapmaya başladı: ‘’Ben süper kahraman olup süper kötülerle savaşacağım için çok mutluyum. Kostümüm de oldukça havalı ve işlevsel. Pekiyi. İlk görevimize ne zaman gidiyoruz?’’ deyince herkes kahkaha atmaya başladı. Bukalemun da ona cevap olarak ‘’Zaten şu an bir suçlu dışarıda dolaşıyor. Hadi herkes kapsüllerinde kostümlerini giysin de gidelim.’’ dedi.
Mıstık da o günden sonra yaşamına Mıstık olarak değil, Mouseman olarak mutlu bir şekilde devam etti.