Alma Alhamoud

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde Mıstık varmış. O çok ama çok yaramaz bir çocukmuş ama onu ilgilendiren bir şey varmış. Her zaman uyandığında kafasına altın bir tüy düşermiş. Bir gün yine kafasına altın bir tüy düşmüş. Onun nereden geldiğini aramaya çıkmış. Aklına bir fikir gelmiş. Onun gibi varlıkların kuş olduğunu ve ormanda bulabileceğini düşünmüş. Ormana vardığında bir tilki görmüş ve ona sormuş: "Altın tüylü bir kuş gördün mü?"
Tilki: "Pembe fareye sor." demiş. Mıstık, pembe fareye gitmiş. Pembe fareye aynı soruyu sormuş. Fare, "Tavuğa sor." demiş. Mıstık, tavuğa gitmiş. Tavuğa yine aynı soruyu sormuş. Tavuk, "Yeşil aslana sor." demiş. Mıstık, yeşil aslana gitmiş. Yeşil aslan, "Ayıya sor." demiş. Ayıya yine aynı soruyu sormuş. Ayı, "Ona yem verirsen o hemen gelir." demiş. Mıstık, çantasından ekmeğini çıkarmış. Kuş hemen gelmiş. Mıstık kuşu çok sevmiş ve ona hep yem vermiş.
Ve son.